Bir aydan uzun zamandır yazmıyordum ve ilk yazımın kadın olmakla ilgili olması beni mutlu ediyor. Bugün bir çok deneyimimin birleşip düğüm olduğu çok özel bir parcayla bağlantı kurma zamanımı kutluyorum. Kadın olmak….

Dişil enerji için yalnızca kadınlara özgüymüş gibi davranmak istemiyorum elbette her varlığın ve her erkeğin dişil bir tarafı olduğu kesin ama bu yazı öncelikle dişil enerjinin aktif etkisi altındaki dişiler için.

İçimizde yaratıcı, güçlü, korumacı, bazen vahşi bazen de olağanüstü içedönüklüğüyle bizi ne olduğunu anlamadan derin duygulara sürükleyen bir parça var. Toprak anadan bir parça, Tanrıça. Onunla barışmak için ilk koşul dürüstlük, yer yüzündeki hiç bir yaratıcı dişil enerji kandırılamaz. Eğer kadın tarafınızla gerçekten barışmak istiyorsanız ona karşı dürüst olmalısınız. İçine bakıp da görmeye cesareti olan her insan o tarafın sesini duymak için izin vermiş sayılır. Fakat her zaman bu sese, önsezilere veya kimi zaman bedensel çağrılara kulak asmayız. Tıpkı benim yaptığım gibi. Uzunca gerçekten uzunca bir süredir bedenimin sol tarafında belimden başlayan ve ayak topuğuma kadar giden bir ağrı var. Bir türlü tam anlamıyla iyileşmeyen bu siyatik ağrısı çok zorlayıcı değil günlük yogamı yapmama izin verecek kadar hafif ama bedenimin iki yanının dengelenmesini engelleyecek kadar da yoğun. Çok ama çok şey denedim ama bir tarafım bu ağrının geçmesini tamamen REDDEDİYOR. İşte bu tarafım benim dişil tarafım. Onun bana dokuz aydır anlatmaya çalıştığı şeyi anlayana kadar da devam etti. Sen bir kadınsın. İçindeki dişi olmakla ilgili her bir parçayı fark et ve iyileştir. Annemle, ailemdeki kadınlarla, kedimle, ve en önemlisi de içimdeki kadınla iletişim kurma zamanı. Sol yanımızın geçmiş, aynı zamanda da kadın yanımız olması boşuna değil. Köklerimizle, geçmişimizle barışmak aynı zamanda. İçimizdeki vahşi kadınla anlaşabilmenin ilk koşulu onun varlığını kabul etmek.

Ben her zaman içimdeki çocuğu çok ama çok onurlandıran bir insan oldum. Oyunlar, eğlenmek, saf ve temiz aynı zamanda da sevgi dolu bir çocuk olan yanımı. Fakat şimdi görüyorum ki bu çocuk içimdeki kadını baskılamış. Güçlü, sağlam, yaratıcı kadın bir kenarda çocuğun oyununu bitirmesini beklerken çok ama çok kıvranmış. Ondan tüm varlığımla özür diliyorum. İçimdeki kadının önünde saygıyla eğiliyorum. Yaşam döngüsünü saygıyla selamlıyorum.

Dişil tarafımı kutlamaya başlamamın menstruasyon dönemimde olması asla tesadüf değil elbette. İçimdeki kadın için ilk kutlamam adet dönemimde kendime ritüeller oluşturmak. Kaman (Şaman) geleneğinde bunun için kadınlar bu dönemlerinde bir araya gelirlermiş. Ben de bu dönemi daha kendi içimde yaşamaya, bir kutlamaya dönüştürmeye başladım. İlk adımımı yogayla ilgili değişikliklerimle attım. Şimdiye kadar hiç çekinmeden başduruşları yaptığım mens dönemlerim oldu fakat şu an apana vayuya saygı duyuyorum ve onu destekliyorum. Onun akışını ve enerjisini doğal döngüden uzaklaştırmamak için elimden geleni yapıyorum. Normalde yoga çalışmalarında tüm enerjileri içe akıtarak pranayı toparlayıp bir kanalda akışını sağlamaya çalışıyoruz. Fakat bu dönemde bedenin apana vayuyu yoğun olarak kullanmaya ihtiyacı var. İşte bu yüzden bu dönemde bu döngüye saygı duymak harika bir başlangıç. Mens dönemi için uygun yoga akışları yapmak, meditasyon yapmak, ozellıkle de toprak anayla bağlantı kurmak üzere meditasyon yapmak muhteşem bir yol kutlama için.

Bir de ne yemek istediğinizi fark etmek. Mesela ben maydonoz yemek istiyorum:) Elbette çikolata ve tatlı ihtiyacına bir lafım yok. Ama bunlardan zıyade muz, ceviz, bademi beraber tüketmek beni daha iyi hissettiriyor.

Bir diğer şeyse masaj yapmak. Bacaklarıma, karnıma ve tüm bedenime sevgiyle dokunmak. Öncelikle bacaklar insanın rahatlamasına çok yardım ediyor. Her ne yaparsam yapayım tek önemli olan şey bedenimle bağ kurmak. Onun BENden ayrı olmayışını ve toprağın da bizle bir oluşunu kutlamak. Buda’nın aydınlanırken yaptığı söylenen ‘Bu toprak, yeryüzü, bu gerçek! ’ deyişi ve gücünü topraktan aldığını, döngüyü ve değişimi kutladığını hatırlamak gibi. Kendimi kesinlikle yerde otururken çok daha iyi hissediyorum bu dönemde.

Herşeyden de önemlisi şu an içimde hissettiğim huzur ve güvenin tarif edilemez gücü. Kendi varlığımın, kaynağımın gücü…

Ben derim ki eğer korkularınız bu günlerde su yüzüne çıkıyorsa içinizdeki güçlü ve sapasağlam kadını aramanın zamanı gelmiş. Çünkü güç kadından gelir. Doğada içimize korku getiren şey bilinmezliklerse bu gizemi anlayabilen tek şey içimizdeki kadındır. O bir anne, o bir yaratıcı, o bir Tanrıça. Ondan gelen her bilgi paha biçilemez bir güce ve anlayışa, bilgeliğe sahiptir.

Gerçek şefkat bu bilgeliğe sahip olmakla ortaya çıkar ve şefkat tüm acıların ilacıdır. Özümdeki ve özündeki kadını onurlandırıyorum.

NAMASTE